; Makaleler • Uzman Pedagog Zeynep Şimşek Karataş - Page 5

ÇOCUĞUM ÇOK KORKUYOR

3-5 yaş aralığı korkunun en yoğun görüldüğü dönemdir. Bu dönemde canavar, hayalet, yaratık, karanlık, yalnız kalma, gök gürültüsü, yüksek ses, sesli mekanizmalı oyuncaklar gibi somut unsurların ağırlıkta olduğu korkular yaşanırken, 6 yaş sonrasında daha soyut korkular yaşanabilir; böcek korkusu, hayvan korkusu, sosyalleşme, okul korkusu, başarısızlık, kalabalık ortam vb. gibi … Devamını Oku

YAPIN

YAPMAYIN

  • Asla korkusuyla alay etmeyin.
  • “Korkacak bir şey yok.” diyerek küçümsemeyin.
    Tüm Maddeleri Oku

ÇOCUĞUM ÇOK YALAN SÖYLÜYOR

Yalan söylemek doğuştan gelen bir davranış değildir. Aile ortamının bu davranışta doğrudan etkisi vardır…. Devamını Oku

Hangi dönemlerde çocuğun yalan söylediği fark edildiğinde önlem alınması gerekir?

2-5 yaş aralığındaki bir çocuk yalanı bilmez. Hayal dünyası geniştir. “-mış gibi” yapmayı sever. 

Çocuk 6 yaşını geçtiyse, soyut düşünme becerisini kazandıysa, yani soyut kavramları anlamaya başladıysa ve bu noktadan sonra yalan söyleme davranışını sergilediyse dikkatli olmanız gerekir.

YAPIN

  • Dürüst olmanın güzellikleriyle ilgili hikayeler anlatın. Hatta oyunlarına yansıtın.
  • Eğer sizin yalan söylediğinize şahit olduysa bununla ilgili pişmanlığınızı dile getirin ve tekrarlamayın.
    Tüm Maddeleri Oku

YAPMAYIN

  • Yalancı diyerek etiketlemeyin.
  • Benlik saygısını düşürecek sözler söylemeyin. “Sana güvenmiyorum”, “Yalancısın” gibi…
    Tüm Maddeleri Oku

Püf Noktaları

Yalan söylemenin kök nedeni öz güven eksikliğidir. Öğrenilmiş davranışları söndürmek, yeni bir davranış öğretmekten daha zordur … Devamını Oku

Öneriler

Çocuklar ailelerinin ve yakın çevresinin aynasıdır, olumlu örnek olmaya özen gösterin. Hatasından utanmaması için ona öz güven aşılayıcı konuşmalar yapabilir ve … Devamını Oku

ÇOCUKLARA TUVALET ALIŞKANLIĞI KAZANDIRMA

Çocuğunuzun Tuvalet Eğitimine Hazır Olduğunu Nasıl Anlarsınız? 

20 ila 36 ay arasında olduğu dönemde çocuğunuzu gözlemlemeye başlayabilirsiniz. Bu süreç mekanik değildir, dolayısıyla her çocukta aynı olmaz. Bireysel farklılıkları göz ardı etmeyin. Kendinize ve çocuğunuza baskı yapmayın. Tuvalet alışkanlığı kazanma sürecindeki hatalar, çocuğun herhangi bir konuda öfkeli, inatçı veya takıntılı olmasına neden olur ki bu da istenmeyen bir sonuçtur.

Önce ebeveyn olarak hazır olmalısınız. Çünkü bu dönem, çocuğun özerkliğini kazandığı bir dönemdir, zorlayıcıdır. Çocuğun fiziksel ve duygusal olarak hazır olması gerekir, hazır olduğunu anlamak için aşağıdaki işaretlere dikkat edin:

Devamını Oku

 

YAPIN

  • Tuvalete gitme saatlerini düzenleyin.

Tüm Maddeleri Oku

 

YAPMAYIN

Püf Noktalar

Beze tamamen veda etmelisiniz. Ebeveyn olarak rahata alışmış olsanız da çocuğunuz bağımsızlığını ilan etmeli … Devamını Oku

Öneriler

Küçük tuvaletini yapsa da büyük tuvaletini yapmayabilir, ona zaman verin. Bezini isteyecektir, klozete ya da lazımlığa yapmayı reddedecektir Devamını Oku

Bebeklik Depresyonu Nedir?

Bebeklik depresyonu nedir? Bebeklik depresyonu neden yaşanır? Bebeklik depresyonunun tedavisi nasıl yapılır? Hep birlikte örnek bir vaka ile inceleyelim. Danışan 14 aylık iken babasını kaybetmiştir. Babasının ani ölümünden sonra 1 hafta içinde yaşadığı semtten ve evinden de ayrılmak zorunda kalır. Takip eden haftalarda annesi bebeğinin davranışlarında ve alışkanlıklarında değişimler fark eder. Beslenmeyi reddetme, uyumayı reddetme, kullanabildiği sözcükleri kullanmama gibi… Tüm gelişim alanlarına etki eden bu değişimleri profesyonel biri tarafından anlamlandırmak adına bir çocuk doktoruna ve çocuk psikiyatristine götürür. Yapılan değerlendirmelerden sonra bebeklik depresyonu tanısı alır. Bu sürecin ardından ayrıntılı bir gelişim değerlendirmesi, izlenmesi ve terapi süreci için benimle iletişime geçtiler.

Yaptığım değerlendirme ile, bebekte aşağıdaki kapsamda bir gelişim geriliği gözlemledim.

  • İfade edici dil sınırlı,
  • Zeka gelişimi iyi, ancak bilişsel beceri gerektiren bir çok beceriden kaçıyor,
  • Oyun kurmuyor, oyuncaklara ilgisiz, seslere tepki göstermiyor, sosyal beceri gerektiren etkileşimlerde bulunmuyor,
  • Duygu durum bozukluğu var.
  • Seans esnasında göz kontağı kurmuyor, her türlü iletişimi reddediyor.
  • Odadaki her objeyi alıp etrafa atıyor, ancak oynamıyor.
  • Aşırı hareketlilik, odaklanmama, dinlememe ve genel olarak bir reddetme davranışı söz konusu,

Annenin bebeğiyle ilgili gözlemleri ve ev ortamında yaşadığı sıkıntılar ise;

  • Uyku bozukluğu (36 saatlik zaman diliminde aralıklı olarak toplamda 7-8 saat uykuda kalıyor.)
  • Anne dışında kimseyle iletişim kurmak istemiyor, zorlandığı taktirde kaçma, ağlama ve öfke nöbetleri geçiriyor,
  • Yeme bozukluğu var,
  • Uykuda ve uyanıkken aşırı öfke ve ağlama nöbetleri görülüyor,
  • Herhangi bir sebeple ağlamaya başladıktan sonra 1-2 saat sakinleşemiyor,
  • Anneden ayrılma anksiyetesi var (terk edilme duygusu).

Bu vakayla ilgili değerlendirmelerimi şu şekilde özetleyebilirim: Bebek şu an 26 aylıktır. Bebekteki tüm bu değişimler ve tepkisel davranışlar hayatındaki köklü değişimleri anlamlandıramadığı için görülüyor. Babanın ani olarak gidişi terk edilmeye gösterilen bir tepki, çünkü 26 aylık bu bebeğin ölümü algılama süreci, bir şeyin eksikliğini hissetmek şeklindedir. 1,5 yıl boyunca bebeğin babayla geçirdiği zaman dilimleri en az anne kadar uzun olduğundan bebek babayı birinci ebeveyn olarak görmüştür. Kısacası öz bakım becerileri ortak olarak karşılandığından, danışanın süreçten etkilenme şiddeti de bu yoğunlukla paralellik gösteriyor. Ağırlıklı olarak beslenme esnasında babanın eşlik etmesi, şimdi yemek yemeği reddetmesine neden oluyor. Uyku bozukluğunun kaynağı ise annesinin de gideceği duygusuna sahip olmasındandır. Bu yüzden sürekli annenin kucağında olmayı istiyor. Dikkat çeken bir başka husus ise, ortamda bir erkek varsa ve çok acıkmışsa, beslenme esnasında o kişinin de olmasını istiyor. Ya da ağlama nöbetlerinde bir erkeğin müdahale etmesiyle daha kolay sakinleşiyor.

Bu noktada terapi sürecinde yaptığımız uygulamalardan da bahsetmek istiyorum;

  • Oyun terapisi,
  • Yönlendirmelerim doğrultusunda annenin bebekle iletişim kurma çalışmaları,
  • Annenin oyun kurma konusunda eğitilmesi,
  • Bebeği sakinleştirecek olumlama cümlelerinin paylaşılması,
  • Seans esnasında serbest alan yaratmasını sağlamak,
  • Uyku ritüelleri planlamak,
  • Yemek yeme ritüelleri planlamak,
  • Anneden, bebeğin öfke nöbetleri sıklık, süresi ve durumuyla ilgili günlük notlar tutmasının istenmesi,
  • Her seans anneyle ayrıntılı görüşmeler yapılması, ev çalışmalarından çıkan sonuçlar ile seansların yeniden düzenlenmesi,

3 AYLIK TERAPİ SEANSLARI ARDINDAN SONUÇLAR İSE ŞÖYLEDİR:

  • Seans esnasında öfke ve ağlama nöbetleri tamamen bitti.
  • İsteklerini elde etmedeki ısrarları azaldı, ve süresi kısaldı.
  • Farklı sesleri daha yoğun kullanmaya başladı.
  • Oyuncaklarla oynamaya başladı.
  • Göz teması arttı.
  • Seanslarımızda kendisi de oyun kurmaya başladı ve oyuna beni de dahil etmeye başladı.
  • Anneye bağımlılığı azaldı.
  • Terapi esnasında anneden değil, benden yardım istemeye başladı.

TERAPİ SÜRECİNİN 3. AYINDA ANNE DE GÖZLEMLERİNİ PAYLAŞTI:

  • 3 aylık seans sonrasında 24 saatlik zaman diliminde geceleri 10-11 saat uyuyor.
  • 3 ayın sonunda her gün 2 ana (bazen 3) öğün ve ara öğünde bazen meyve bazen yoğurt yemeye başladı.
  • Fiziksel gelişimi normale döndü, boy ve kilo gelişimi gayet iyi ve acıkma hissi başladı.
  • Bebek artık fizyolojik ihtiyaçlarının karşılanma zamanlarında aşırı tepkisel yaklaşmıyor.

Tüm bu ilerlemeler sayesinde, bu sürecin bebeğin gelişimine olumsuz etkileri azalmıştır. Oyun park zamanları, deniz kampları, akranlarıyla buluşma zamanları gibi ruhsal rehabilitasyon ile keyif alacağı etkinlikler planlanmıştır; kendini ifade etme tarzı, işaret dili veya bazen de tek heceli sözcükler çıkarması ile kendini göstermeye başlamıştır. Öfke nöbetleri sonlanmış, ağlama ve kolay ikna edebileceği kişilere karşı inatlaşma şekline dönüşmüştür. Terapi anneninde yoğun çabalarıyla hızlı bir şekilde ilerlemiştir. Danışanın takibi devam etmektedir.

Çocukluk Gelişiminde Cinsel Eğitim

Sağlıklı bireyler yetiştirmek; zihinsel, sosyal, ruhsal ve cinsel yönden doğru yönlendirilmiş gelişimini tamamlamış kendiyle barışık bireyler yetiştirmek demektir.

Cinsel eğitim toplumumuz tarafından genellikle farklı şekilde algılanıyor. Bir tabu olarak görülüp üzerinde konuşulmaması gereken bir konu gibi üstü kapatılıyor. Çocuklarımıza yaşlarına uygun cinsel gelişimlerini anlatıp gerçek bilgiler paylaşabilirsek sağlıklı gelişimine yardımcı olmuş oluruz. Böylece bu konuyu zor ve karmaşık bir durum olmaktan çıkartırız.

Cinsel gelişim ne zaman başlar? Cinsel eğitim ne zaman verilir?

Çocuklarda bu konudaki ilk farkındalık 3 yaş civarında başlar, cinsiyet kavramını fiziksel farklılıklarına bakarak anlamlandırmaya çalışırlar. İlk sorulardan biri şu olabilir: Benim neden pipim yok?

Burada çocuk fiziksel farklılığı fark ederek gelişimi özelinde bir soru yöneltiyor. Çocuğa cinsiyetini söyleyerek sende eksik ya da fazla hiçbir şey yok, erkeklerin (kızların) bedeni böyledir. Bu organlarınızda herhangi bir değişiklik meydana gelmeyecek gibi kısa ve gerçek bir cevap verilmelidir.

Çocuk cinselliği anlamlandıramaz, çocuk sadece merak eder. Her şeyi merak ettiği gibi bu konuyu da merak eder. Eğer tabulaştırırsanız daha çok merak eder. Kaçamak cevaplar vermemek, sakin ve kendi içinizde tutarlı olmak önemlidir.

3-6 yaş arasındaki çocukların genellikle sordukları sorulardan bazıları şu şekildedir;

Ben nasıl dünyaya geldim?

Bu yaş grubundaki çocuklara yine durumu yaşına uygun şekilde net ve kısa, ayrıntıya girmeden anlatmalıyız.  Örneğin, sen benim (annenin) karnımdaydın orada güvendeydin zamanı gelince de çıktın. 5-6 yaş grubu çocuklara ise biz birbirimizi çok sevdik annenin yumurtasıyla babanın spermi birleşti ve sen annenin karnında büyüdün gibi açık ve doğru bilgiler yeterli gelecektir. Çocuklara uygun cinsel eğitim kitaplarından da yardım alabilirsiniz. Ya da bir uzmandan yardım alabilirsiniz.

Anne benim neden memem yok gibi bir soruya ise; çünkü sen erkeksin kadınların memesi olur ve bebeklerini memelerinden gelen sütle beslerler, tıpkı benim seni beslediğim gibi denilebilir.

Bebek oraya nasıl girer, anne onu nasıl besler? gibi soruları da aynı tarzda cevaplayabilirsiniz.

Televizyonda gördükleri öpüşme ya da sevişme sahnesini de “bunlar ne yapıyor?” gibi sorular sorarak öğrenmek isterler. Böyle bir soruyu ise “birbirini seven insanlar öpüşürler, birbirlerine daha sıkı sarılıp dokunmak isterler” şeklinde açıklayabilirsiniz.

Dikkat Edilecek Önemli Hususlar

Beklemediğiniz sorular beklemediğiniz zamanda karşınıza çıkabilir. Yargılayıcı olmayın, ayıp, günah sözcüklerini asla kullanmayın.

Sakin, doğal ve anlaşılır olun.

Çocuğunuzun yanında çift olarak aşırılıklardan kaçının ama birbirinizi sevdiğinizi hissettirin.

Kız ve erkek çocuklarının eşitliğini vurgulayın. Kız çocuğunun sorusuna anne cevap vermek durumunda değil, çocukları cinsiyete göre paylaşmayın.

Çocuklarınızın özel durumlarından onları haberdar edin. (regl dönemi, sünnet olma vb. gibi).

 

Çocuk Nedir?

ÇOCUĞA BAKIŞ AÇIMIZ NASIL OLMALIDIR?

Çocuk,  bebeklik ve ergenlik dönemi arasında ki insan olarak tanımlanmaktadır.

Peki biz toplum olarak çocuk kelimesinden ne anlıyoruz?

Yerine karar alabileceğimiz, söz hakkının olduğu durumlarda bile söz hakkı vermeye değer görmediğimiz, giyeceği ayakkabıdan, arkadaşlık ilişkilerine, seçeceği meslekten hayatını paylaşacağı eşe kadar seçimlerine müdahale edebileceğimiz bir insan.

Çocuk ilk çocukluk döneminde daha özgürdür; istediği kıyafeti seçebilir, ebeveyni ile istediği tarzda konuşur, arkadaşlarını seçebilir, istediği oyunu oynar.  Ancak ergenlik ve yetişkinlik dönemine geldiğinde asıl karar verme merci kendisi olması gerekirken ebeveyni  “çocuk” un önüne bir set çeker.  “Biz senin aileniz buna biz karar vermeliyiz” der.

Böylece ilk gelişim döneminde özgür olmaya alışmış olan çocuk, ergenlik döneminde arkadaş dahi seçemeyecek duruma gelir. Çocukken sen büyüdün yalnız başına bir şeyler yapabilirsin gibi özgüven destekleyici cümleler kuran ebeveynler, söz konusu meslek seçimi veya eş seçimi gibi sorumluluğun %100 kişide olması gereken noktada, çocuklarını desteklemek yerine çocuklarına karşı koyan bir davranış sergiliyorlar.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta; ilk çocukluk döneminde çocuğa nerede durması gerektiğini anlayacağı davranışlar sergilemeliyiz ki ergenlik döneminde müdahalemiz ilişkilerimizi sarsmıyor olsun. Çocuklarımızı büyütürken, nasıl tercih yapmaları gerektiğini ilk gelişim dönemlerinde doğru bir biçimde öğretebilirsek yaptıkları seçimlerden rahatsız olma olasılığımızı azaltmış oluruz.

Aldıkları kararların % 100 sorumluluğunu almalarını sağlamak sizlerin elinizde…

Ebeveyn olarak öğrenmeniz gereken en önemli şey, “Çocuklarınıza Güvenmek”. Eğer çocuklarınıza güvenirseniz ve bu değeri onlara verirseniz onlar da kendilerine güvenmeyi öğrenecekler. Çocuğunuzun yaşına uygun sorumluluklar verip ve bazen hata yapmasına da fırsat vererek;  sonunda kendi kendisine “bu bana ne öğretti, bundan nasıl bir ders çıkarabilirim?” demesini ve farkındalık kazanmasını sağlayarak ona güveninizi göstermeye başlayabilirsiniz.

 

Çocuk Sevme Sanatı

Sevmek, kişilerin birbirleri arasında oluşturdukları bilinçli, olumu bir bağdır. Sevgi bir ihtiyaçtır. Herkesin sevgiyi ifade etme ve sevgiyi talep etme şekli farklılık gösterir.

Sevginin ifade edildiği en güzel ve güvenilir ortamda aile içinde olandır. Özellikle ebeveynlerin çocuklarına duydukları sevgidir ve sevgiyi gösterme şeklidir. Buradan yola çıkarak ailelerin çocuklarını sevmeleriyle ilgili birkaç uyarı yapmayı doğru buluyorum.

Çocuğumu nasıl sevmeliyim?

Çocuğumu nasıl seveceğime siz mi karar vereceksiniz? dediğinizi duyar gibiyim. Elbette tam anlamıyla  karışmak değil, ama çocuğunuzun sosyal  gelişimi açısından öneminden bahsetmekte yarar var. Son zamanlarda çokça karşıma çıkan sosyal medyada paylaşılan yerli ve yabancı basında çocuklarıyla farklı pozlar veren aile bireyleri… Aşkımla(çocuğu) lunapark keyfi, dudak dudağa poz vererek ‘ bal dudaklım’… gibi. Bu davranış çocuklarını çok sevdiklerini gösterme çabası mı, nasıl gösterdiklerini sergileme çabası mı? Nasıl olursa olsun birisi özel hayat ihlaline diğeri de, mahremiyet duygusunu zedeliyor. Çocukları dudaklarından öpmek, özel bölgelerini temizlemek vs. dışında fazlaca dokunmak hatta öpmek. Aşkım, sevgilim gibi hitaplar belirlemek, onur zedeleyici lakaplar takmak, zorla fotoğraf çekmek ve sosyal medyada paylaşmak. Bunlar çocukları psikolojik olarak yanlış yönlendirmelere itecek davranışlar.

Biraz daha açmak gerekirse, çocuğunuz biraz büyüdüğünde sizi dudağından öpmek istese ya da yabancı birini öpmek istese asla normal karşılamayacaksınız o halde bu doğru bir sevgi gösterisi değildir. Bu durum hitaplar için de geçerli. Yine çocuğunuza senin özel yerlerine bir başkasının dokunmasına izin verme dediğinizde o zaman ‘sen neden dokunuyorsun?’ diyebilir.  Ya da bir yabancı dokunduğunda bunu normalleştirebilir. O  da bir başkasına bunu yapabilir. Büyüme çağında dikkat çekmek istediği bir yaşta sosyal medya da fotoğraf paylaşmasını istememeniz yine bir çatışmaya ve kavram karmaşası yaşamasına neden olacaktır.  Her ebeveyn çocuğunun sevgisini en yoğun ve doğru şekilde hissettirmek ister. Ancak, doğru beden dili ve yerinde sözcük kullanarak yapmakta yarar var.

 

Parmak Emme Davranışı

ÇocukEmme davranışı; bebeğin anne karnında geliştirdiği,  doğduktan sonrada fizyolojik ihtiyacı için devam ettirdiği bir reflekstir. Beslenme amacı dışında bebek her ağladığında yada her uykusu geldiğinde emzirilmesi, anne ile bebeğin arasındaki bağın bağımlılığa dönüşmesini tetiklemektedir.

Çocukluk döneminde ise parmak emme refleksi uykuya geçiş sürecinde ve çocuk bir problemle karşılaştığında kendini daha çok gösterir.

Çocuklar yetişkinler gibi sorunlarını sözlü olarak ifade edemezler.

Çocuğun gelişim dönemine ait olmayan, parmak emme vb tipteki davranış problemleri çocuğun ailesinde yada arkadaş çevresinde yaşadığı huzursuzluğun, baskı yada şiddetin bir habercisi olabilir. Bu davranış 5 yaş ve üzeri dönemdeki bir çocukta görülüyorsa artık problem davranışa dönüştüğü anlamına gelir. Bu problem, diş yapısının bozulması, parmak yapısının bozulması, akranlarının bu davranışı fark ederek onu incitici sözler sarf etmesi vb gibi çocuğun ruhsal, fizyolojik ve iletişim becerisine ket vurabilir.

Bazı araştırmalar emme refleksi dönemi normal şekilde atlatılmadığında, yani oral döneme saplanıp kalındığında, oral yolla alınan zararlı alışkanlıkların edinilmesinin tetiklendiğini savunmaktadır (sigara, alkol, uyuşturucu vb. gibi)

Özellikle annelere şunu söyleyebiliriz. Bebeğiniz acıktığı zaman emziriniz yukarıda da belirtildiği gibi uykuya geçiş ve her ağlama davranışında emzirmeyiniz. Örneğin parmak emme davranışının en büyük sebeplerinden biri bu davranışınız olabilir.

Parmak emme refleksinin problem davranışa dönüşmemesi için ebeveynler nasıl davranılmalıdır?

  •  Bebeğinizi beslenme zamanlarında emzirilmeli ve parmak emmesine de izin verilmelidir, parmak emdiği için caydırıcı cezalardan kaçınılmalıdır (0-3 yaş dönemi)
  •     Çocukla kaliteli zaman geçirilmelidir.
  •      Gurur kırıcı sözler sarf ederek sürekli tenkit edilmemelidir.
  •      Aşırı koruyucu yada aşırı baskıcı tutumlar sergilenmemelidir.
  •     Parmak emme davranışını sergilediğinde ilgisini dağıtacak aktiviteler yapılmalıdır.
  •      Çocuğun duygusal ihtiyaçları da farkında olunmalıdır.

Tüm çabalarınıza rağmen kendi tepkilerinizi yada çocuğunuzun davranışını kontrol edemiyorsanız mutlaka bir uzmandan yardım alınız.

 

Hayatla Nasıl Bir Anlaşma Yaptınız?

Son zamanlarda çevremdeki kişilerle sohbetlerimde, görüşmelerimde sıklıkla karşılaştığım bir konuyu sizlerle de paylaşma gereği duyuyorum. Aslında en baştan da sormak isterim; hayatınızla nasıl bir anlaşma veya ilişki içerisinde olduğunuzu farkında mısınız?

 

İnsanlar sürekli kendilerinin ne kadar şanssız olduğundan, ilişki kurdukları insanlar tarafından yalan söylendiğinden, aldatıldıklarından, atlatıldıklarından, insanlardan saygı görmediklerinden, gösterdikleri sevginin bir türlü karşılığını alamadıklarından bahsederler. Ve buna benzer bir çok konuda hayata, evrene, duygulara, bazen sesli, bazen de sessiz haykırışlarda bulunurlar. Tüm bu diyalogların size de çok yakın hatta iç sesiniz kadar tanıdık geldiğine eminim ve tabikianlıyorum da… Hepimizin yaşanmışlıkları, inançları, değer yargıları var ama hiç başka biraçıdan da bakmayı denediniz mi? Hadi gelin tüm bu kalıplardan birlikte çıkmaya çalışalım, kendimize şu soruları soralım ve cevaplarını dürüstçe arayalım.

 

Gerçekten yeterince adil miyim ki, adalet bekliyorum?

 

Gerçekten ait miyim ki, aidiyet talebindeyim?

 

Gerçekten dürüst müyüm? Veyaneden sürekli bana yalan söylenildiğini düşünüyorum?

 

Gerçekten bireysel sınır ve özgürlüklere saygı duyarak mıilişkilerimi yürütüyorum? Öyleysebana karşı bu sınırlar neden ihlal ediliyor? 

 

Gerçekten koşulsuz bir sevgi nasıl olur, karşımdakine sadece insan olduğu için sevgi duymaktan ne kadar haberdarım?  O halde hakkım olan sevgi bana neden gösterilmiyor?

 

Hayata her ne veriyorsak aslında o da bize tüm duygularımızı biraz eksik biraz fazla aynalama yaparak geri veriyor. Bu yaşadıklarımız süreç içinde ilişkileri yaşarken ektiklerimiz, biçilenler de halihazırda yaşadıklarımız olabilir mi biraz irdeleyelim istedim.

 

Farkında olarak yaşadığımız bir hayat olsun, bilinçle hareket ettiğimiz mutlu, umutlu, gerçekçi beklentilerimizin olduğu güzel bir ömür olsun. Sade olsun ama anlamlı kalsın. 

Çocukluk Döneminde Masturbasyon

Masturbasyonu, genital bölgeyi tekrarlayıcı uyarma davranışı olarak tanımlayabiliriz. Benlik, mülkiyet ve cinsiyet kavramı 3 yaşında   oluşmaya başlar.  Bu davranış çocukluk döneminin bir parçası olarak kendini tanıma aşamasında  ortaya çıkabilir. Örneğin; genital bölgedeki bir hastalık (mantar, enfeksiyon), bunun yanı sıra dar giysiler, oyun esnasındaki bir hareket ya da uzun süre çişini tutup sonrasında tuvalete gitme gibi etkenler bu bölgedeki hassasiyeti  fark etmelerine neden olabilir. Çocuk bunu oyun haline getirebilir ve devam ettirmek isteyebilir.

Bu davranış ileride cinsel hayatını, ruh sağlığını, fizyolojik yapısını etkileyecek bir durum mudur?

Bu durum  4 yaşında yoğunlaşan, 6 yaşından ergenliğe kadar şiddetini azaltan bir davranıştır. Çocuk cinsel ilişkiye girmeyi düşünerek bunu yapmaz. Bu davranışı yeni keşfettiği için  tekrarlamak isteyecektir. Yeni bir oyuncakla  bir süre sıkılmadan oynaması ya da bebeklik döneminde parmağını emmesi gibi davranışlardan farksızdır. Yukarıda da belirtildiği gibi bu davranış, gelişimin, kendini tanımanın bir parçası olarak yaşanıp giderse bir sorun teşkil etmeyecektir. Ancak çocuğu dış dünyadan koparacak şekilde oyuna ayırması gereken zamanı ve enerjiyi yalnız kalarak bu davranışa ayırmasına neden oluyorsa problem var demektir.

Bu davranışın bir kaç nedeni olabilir:  Uyaran eksikliği, duygusal yoksunluk, dikkat çekme ihtiyacı.

Peki bu davranış karşısında ebeveynlerin tutumu ne olmalıdır?

  • Genital bir hastalıktan mı kaynaklı öncelikle bu belirlenmelidir, öyleyse tedavi edilmelidir.
  •    Yaptığının ayıp, günah olduğunu söyleyerek utandırıcı ya da suçluluk duygusuna neden olan ifadeler kullanmaktan kaçınmak gerekmektedir. Bu tepkiyle karşılaşan çocuk yalnız başına iken bu davranışı sürdürür ve devam ediyor olduğunu gözlemlemek zorlaşabilir.
  •  Akranlarıyla hem daha fazla zaman geçirebileceği (okul, park gibi) hem de enerjisini sağlıklı aktivitelere yöneltebilmesi sağlanabilir. Duygusal yoksunluk nedeniyle oluşması ilk bakışta ebeveynlere itici gelebilir, çünkü her anne-baba çocuğuyla ilgilendiğini düşünür, ancak her çocuğun beklentisinde farklılıklar vardır. Çocuğun ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte bir iletişim ve ilgi seviyesi belirlenmeye çalışılmalıdır.
  •   Uykuya dalma aşamasında sıklaşan bu davranışı engellemek için, çocuğun yaşına uygun bir masal anlatarak huzurlu bir şekilde uykuya dalması sağlanabilir.
  •   Çocuk yakın çevresinin ilgisini bu davranışla çektiğini fark ederse davranışı bilinçli olarak sürdürebilir. Bir süre pekiştirmemek adına davranış görmezden gelinebilir. Böyle bir durumda fark ettirmeden çocuğun ilgisini başka bir etkinliğe yöneltmek basit ama işe yarar bir tutumdur.
Contact

İLETİŞİM

Çocuğunuzun Gelişim Değerlendirmesini Yaptırmak İçin İletişime Geçin

0 (536) 404 84 22

Contact
Mesaj Yaz
Nasıl Yardımcı Olabilirim?